November 20, 2011

Evlerimizde yeni kullanim alanlari yaratmak...


Pek rutin olmasa da arada sirada bende evinin yerlesim düzenini degistirenlerdenim. Hemde bunu öyle bir zevkle yapiyorum ki, hazirliklara bir kac gün önceden, inceleme ve gözlemlerle basliyorum. Mimar olmanin verdigi bir aliskanlik olsa gerek ön eskizler yaptigim da oluyor arada :)

Büyük bir keyf veren bu degisiklik sürecinin asil sebebini de düsünmüyor degilim acikcasi. Kimileri bunun -özellikle- bayanlara ait psikolojik bir durum oldugunu düsünse de kesinlikle bu görüse katilmiyorum. Ya da öyle oldugunu varsaydigimizda bu; kadinlarin, erkeklere oranla daha fazla mekan yaratma kapasitesi olduguna isaret ediyor olabilir belkide:) 

Herseyden önce, yasanilan mekanda yapilan bir degisimin, farkli bakis acisi, farkli kullanim arayislari oldugu kanisindayim. Insan icgüdüsel olarak, bulundugu mekani daima farklilastirmak ve gelistirmek icin cabalamaktadir. Bunun en basit örnegi olarak görüyorum evlerimizde veya odalarimizda yaptigimiz yerlesim degisikliklerini.(yada magaralardan günümüz penthause larina gelmis olusumuzda örnek gösterilebilir ;) ) Kimi zaman bu yeni mekansal arayis ihtiyaclarimizdan dogabilmektedir. Evlerimizde kendimiz icin calisma, kitap okuma kösesi, oyun alani yaratma istegi gibi..

Ayrica psikolojik olarak bu bir avantaj olarak görülmeli bence. Cünkü, belirli araliklarla yapilan bu degisim, kisinin yenilige ne kadar acik oldugunu göstererek, ona uyum saglayabilme kapasitesini de gösteren kücük bir deneyimdir. Esyalarin yerlerini degistirme istegiyle beraber, farkli sekilde neyi nereye yerlestirecegimizi düsünmenin, zihnimiz icin de iyi bir, tasarlama ve üc boyutlu düsünebilme antremani oldugunu savunuyorum. Elimizde var olan ve boyutlarinda degisiklik yapma imkanimiz olmayan mekanlar cercevesinde, icinde yer alan objelerle oynayarak alternatifler üretmek de baska bir bakis acisi.

Mekanlar insanlarin hisleri karsisinda en güclü tetikleyici unsurdur bence. Bir mekanda bulunmak ve onun bize aktardigi enerji ve hissi duyumsayabilmek, o mekani yaratanlar acisindan da basari anlaminda önemlidir. Yasadigimiz mekanlarda yaptigimiz kücük degisimler aslinda, yasamimizi, fikirlerimizi, zevklerimizi, algilarimizi sekillendiren büyük adimlardir.

Bu yaziyi yazmamin sebebi: bugün bir kez daha evimi büyük bir zevkle düzenleyerek kendime güzel bir calisma alani yaratmis olmam. 

Bu arada unutmamaniz gereken en önemli nokta su: tüketimin hizla yasandigi bu cagda, özellikle Ikea gibi tüketime önemli katkida bulunan kurumlardan uzak durarak, elimizde varolan esya ya da objelerle geri dönüsüm baglaminda basarili sonuclar üretmeyi en uygun, hizli ve dogru cözümler olarak görüyorum.




November 16, 2011

Ege`nin köy kahveleri

Hic bir cayin tadi benzemez Ege`nin köy kahvelerinin caylarina. Zeytin agaclari arasinda esen ilik rüzgarlara karisir kekik kokulari Ege`de. Eski bir sarki calar kahvenin radyosunda ve cam agaclarinin gölgesinde, ahsap kahve sandalyesi üzerinde ögle uykusundadir dedeler...

November 11, 2011

Sehrin en güzel kostümü: Sonbahar

Sonbahar, bir kentin sahip olup da özel günlere sakladigi en göz alici, en pahali, en kibirli kostümüdür bence. Önce tüm kent birbirinden canli renklerin farkli tonlarini giyer üzerine, sonra yavas yavas soyunur gözünüzün önünde.

Sari, turuncu, kirmizi, kahverengi renkte yapraklar sokaklari boyar. Dallardan koparak yere düsen yapraklarin olusturdugu düsey hareketlilik, sehrin bu muhtesem kostümünü tamamlayan devingen bir aksesuaridir aslinda.

Kesinlikle ekspresyonist bir tabloya dönüsür sehir bir anda. Sokaklar, parklar, yollar, bahceler, catilar tabloyu olusturan akillica kondurulmus firca darbeleridir. Aciga cikarilmayi bekleyen hircin ic dünyalarin herbiri bir baska yapragin renginde ifade eder kendini.

Ve elbette sonbaharin en iyi dostu kentin icinde yeralan parklardir. Iyi tasarlanmis bu kamusal mekanlar efektif kullanimiyla kent insanini, is stresinden ve günlük hayatin siradanligindan uzaklastirarak, kendisini bir nevi iyi hissetmesinde yardimci olmaktadir. Kücük bir meydana baglanan lineer yürüme yollari, bu yollara paralel belli bir kompozisyon cercevesinde konumlandirilmis agaclar ve agaclarin altina yerlestirilmis alisilagelmis park banklari mekani olusturan parcalardir.

Sehrin merkezinde bir mekan bu kadar dogal ve yasanilabilir olmali. Bu baglamda kompleksiteden uzak, fonksiyonel ve sosyal iliskiler anlaminda sürdürülebilir en basarili mekan kurgulamasidir parklar.

Böylesine basarili atmosferi, elinize alacaginiz sicak kahveniz, kitabiniz ve sizi oraya tasiyacak bisikletinizle tamamlamak size kalmis...

November 07, 2011

Hem icinde hem disinda: Rüstem Pasa Camisi

Hem icindesindir mekanin,
hem disinda, hem sehrin tam ortasinda,
hem sehirden saklarsin kendini,
hem de acarsin ruhunu ucsuz bucaksiz manzaraya...

Jetonu makineye atarak deniz motorunun serin Bogaz rüzgarlarina barinak terasinda tarihi yarimadaya dogru yolculugum basladi. Rotam tarihi yarimadaydi ama, konaklama noktam henüz belli degildi. Motor Eminönü sahiline yanasirken, Galata sirtlarindaki günes, tarihi Uzun Carsi'nin yokusunda sahil kotuna yakin konumlanmis Rüstem Pasa Camisi'nden bir anda gözüme carparak, güzergahimi belirledi.

Istanbul'un en yüksek ücüncü tepesinde essiz heybetiyle duran Süleymaniye Camisi'ni tamamlayan daha alt kotta bulunan Rüstem Pasa Camisi sakin bir haftaici gününde sehir günlügümün satir basi olmustu.

Tarihi yarimadanin turizm acisindan ne kadar önemli oldugunu elbette biliyoruz. Rüstem Pasa Camisi de bu farkindaliga kültürel ve mimari anlamda katkida bulunan baska bir Koca Sinan basyapitlarindan.
Osmanli Camileri; ana misyonu olan ibadetin yani sira, toplumun sosyal ve günlük yasantisinin ana arteridir. Bu nedenle bu yapilarin sosyal iliskiler tabaninda mekansallik kurgusunu gözlemlemek gerektigini düsünüyorum.

Osmanli camilerinin yapimina baslanmadan önce Istanbul sehrinin farkli yüksek tepelerinde havanin oksijen bakimindan kalitesi ölcülürmüs. Hatta kimi rivayete göre bu tepelere kuzu cigerleri asilarak cürüme süreclerine bagli olarak yapinin konumu belirlenirmis. Yapinin konumunun belirlenmesi sonrasinda yönlendirilmesi, ic ve dis mekan kurgusu, sehir ve insan iliskilendirmesi ve sehir siluetine eklenmesi, o mekanin kimligini yavas yavas var eden olgulardir.

Rüstem Pasa Camisi'nin beni en cok heyecanlandiran kismi camiye ulasim akslaridir. Kanuni Sultan Süleyman (Muhtesem Süleyman olarak bilinir)'nin damadi Rüstem Pasa tarafindan 15. yüzyilin 2.yarisinda yaptirilan tek mimareli, Iznik cinileriyle süslü bu cami giris bakimindan diger Osmanli camilerinden kendini farkli kilar. Söyle ki, cami Eminönü'nde sahile inen yokus üzerinde, 15.yüzyilda oldugu gibi günümüzde de oldukca yogun ticaret alaninin bir üst kotunda konumlanmistir. Ve camiye ulasim bu carsi icerisindeki dar ara sokaklardan merdivenlerle saglanmis. Cami; kareye yakin dikdörtgen planli tasarlanarak mekana ulasim planin her iki yaninda bulunan döner merdivenlerlerle saglanmistir. Genelde Klasik Osmanli Dönemi yapilari planlariyla, ic mekan olusumuyla gündeme gelirken, bu cami mimari planindan öte ic mekan süslemeleriyle ün kazanmistir. Rüstem Pasa Camisi, Halic'e hakim siluetiyle sizi kendine cekerken diger yandan, gizlenmis düsey merdiven akslariyla mekana ulasma yolunda beklentiyi arttirarak sizinle adeta flört etmektedir.

Carsi icindeki dar sokaktan gecip, dikdörtgen planli tas merdivenin basamaklarinda yukariya dogru ilerledim. Her basamak bir öncekinden daha fazla aydinliga cikariyordu beni. Gittikce heyecanlanmistim, cünkü bahsedilen Osmanli toplumunun günlük hayatinda önemli olan bu yapilar kullanilan malzeme, mekanin bicimselligi, ic-dis, yapi-insan kavramlari baglaminda o zamanki düsünce tarzini anlamak acisindan ip uclari veriyor.

Merdivenin en son basamagindan sonra gördügüm sahne dünyanin en huzur verici mekanlarindan birinde oldugumu fisildadi kulagima birazcik ukala bir tavirla. Devam ettim ve kendimi muhtesem bir manzaraya sahip, camiyi üc taraftan kusatmis revaklarla desteklenmis bir avlu-terasta buldum. Bu avlu öyle tasarlanmis ki, ic ve dis kavramlari birbiri icinde inanilmaz bir harmoni ortaya cikarmis. Avlu, hem dar ve uzun formuyla size samimi icsel dünyasini sunarak, sizin de aslinda onun bir parcasi oldugunuzu hissettiriyor, hem de duvarlari üzerinden hakim manzarasiyla dünyanin en genis terasinda oldugunuz farkettiriyor. Ben bu hislerle bogusurken, caminin ana kapisindan cikan bir kisi bana artik ic mekana gecme vaktini hatirlatti. Avludan iceriye gecmeden önce ikindi serinliginde okunan ezani dinlemek icin bir süre daha tas duvar üzerinde oturdum. Sunu da belirtmeli ki, tarihte yasanmis olan depremler,yanginlar ve kötü yapilmis restorasyonlar sonrasinda caminin kubbe ve minaresinin Sinan'in el ve göz emeginin orjinalliginden oldukca uzaklasmis oldugunu görüyoruz.

Nihayet caminin icine atabildim kendimi. Ici apayri bir dünya. Icindeyken disariyi unutturuyor size. Sinan'in burada tasavvur ettigi ic mekan onun diger camilerinden ayri, sadelikten uzak oldukca renkli ve süslü bir tablo gibidir. Bence burada Rüstem Pasa'nin kisiliginin ve mekansal begenisinin etkisini de göz ardi etmemek gerek. Caminin bütün ic duvarlari boydan boya tamamen orjinal Iznik Cinisi ile dösenmistir. Bu cami dis cephede sahip oldugu sade ve süslemeden uzak üslubuna tamamen zitlik olusturarak, ic mekanda kubbe gecislerine kadar her yer cinilerle süslenmistir. Cinilerdeki desen zenginliginden de bahsetmek gerekir. Cünkü sadece lale motifi 41 farkli sekilde modifiye edilerek kullanilmistir.
Rüstem Pasa Camisi Klasik Osmanli Dönemi'nin en süslü sadelikten uzak camisidir. Caminin bu özelligi turizm acisindan da dünyada görülmeye deger yapilar listesinde yer almaktadir.

Bu büyüleyici atmosferden ayrilirken kendimi tekrar, kücük kubbelerle örtülü, revaklarla cevrili ic-dis avlu-terasta buldum. Heybetli Süleymaniye'nin gölgesi altindaki bu kücük cami ve avlusu bana, ibadetin yani sira caminin, yasayan eski bir yapi olarak, günümüz yapilarinin ve ruhsuz kamusal mekanlarin basaramadigi, güclü bir mekan-etkilesim-insan kurgusunu en mükemmel sekilde sergilemektedi.

Sahile inmeden önce yokusu biraz daha tirmanarak Süleymaniye'nin yanibasindaki Sinan Türbesini ziyaret etmeden evimin yolunu tutmak olmazdi...