November 07, 2011

Hem icinde hem disinda: Rüstem Pasa Camisi

Hem icindesindir mekanin,
hem disinda, hem sehrin tam ortasinda,
hem sehirden saklarsin kendini,
hem de acarsin ruhunu ucsuz bucaksiz manzaraya...

Jetonu makineye atarak deniz motorunun serin Bogaz rüzgarlarina barinak terasinda tarihi yarimadaya dogru yolculugum basladi. Rotam tarihi yarimadaydi ama, konaklama noktam henüz belli degildi. Motor Eminönü sahiline yanasirken, Galata sirtlarindaki günes, tarihi Uzun Carsi'nin yokusunda sahil kotuna yakin konumlanmis Rüstem Pasa Camisi'nden bir anda gözüme carparak, güzergahimi belirledi.

Istanbul'un en yüksek ücüncü tepesinde essiz heybetiyle duran Süleymaniye Camisi'ni tamamlayan daha alt kotta bulunan Rüstem Pasa Camisi sakin bir haftaici gününde sehir günlügümün satir basi olmustu.

Tarihi yarimadanin turizm acisindan ne kadar önemli oldugunu elbette biliyoruz. Rüstem Pasa Camisi de bu farkindaliga kültürel ve mimari anlamda katkida bulunan baska bir Koca Sinan basyapitlarindan.
Osmanli Camileri; ana misyonu olan ibadetin yani sira, toplumun sosyal ve günlük yasantisinin ana arteridir. Bu nedenle bu yapilarin sosyal iliskiler tabaninda mekansallik kurgusunu gözlemlemek gerektigini düsünüyorum.

Osmanli camilerinin yapimina baslanmadan önce Istanbul sehrinin farkli yüksek tepelerinde havanin oksijen bakimindan kalitesi ölcülürmüs. Hatta kimi rivayete göre bu tepelere kuzu cigerleri asilarak cürüme süreclerine bagli olarak yapinin konumu belirlenirmis. Yapinin konumunun belirlenmesi sonrasinda yönlendirilmesi, ic ve dis mekan kurgusu, sehir ve insan iliskilendirmesi ve sehir siluetine eklenmesi, o mekanin kimligini yavas yavas var eden olgulardir.

Rüstem Pasa Camisi'nin beni en cok heyecanlandiran kismi camiye ulasim akslaridir. Kanuni Sultan Süleyman (Muhtesem Süleyman olarak bilinir)'nin damadi Rüstem Pasa tarafindan 15. yüzyilin 2.yarisinda yaptirilan tek mimareli, Iznik cinileriyle süslü bu cami giris bakimindan diger Osmanli camilerinden kendini farkli kilar. Söyle ki, cami Eminönü'nde sahile inen yokus üzerinde, 15.yüzyilda oldugu gibi günümüzde de oldukca yogun ticaret alaninin bir üst kotunda konumlanmistir. Ve camiye ulasim bu carsi icerisindeki dar ara sokaklardan merdivenlerle saglanmis. Cami; kareye yakin dikdörtgen planli tasarlanarak mekana ulasim planin her iki yaninda bulunan döner merdivenlerlerle saglanmistir. Genelde Klasik Osmanli Dönemi yapilari planlariyla, ic mekan olusumuyla gündeme gelirken, bu cami mimari planindan öte ic mekan süslemeleriyle ün kazanmistir. Rüstem Pasa Camisi, Halic'e hakim siluetiyle sizi kendine cekerken diger yandan, gizlenmis düsey merdiven akslariyla mekana ulasma yolunda beklentiyi arttirarak sizinle adeta flört etmektedir.

Carsi icindeki dar sokaktan gecip, dikdörtgen planli tas merdivenin basamaklarinda yukariya dogru ilerledim. Her basamak bir öncekinden daha fazla aydinliga cikariyordu beni. Gittikce heyecanlanmistim, cünkü bahsedilen Osmanli toplumunun günlük hayatinda önemli olan bu yapilar kullanilan malzeme, mekanin bicimselligi, ic-dis, yapi-insan kavramlari baglaminda o zamanki düsünce tarzini anlamak acisindan ip uclari veriyor.

Merdivenin en son basamagindan sonra gördügüm sahne dünyanin en huzur verici mekanlarindan birinde oldugumu fisildadi kulagima birazcik ukala bir tavirla. Devam ettim ve kendimi muhtesem bir manzaraya sahip, camiyi üc taraftan kusatmis revaklarla desteklenmis bir avlu-terasta buldum. Bu avlu öyle tasarlanmis ki, ic ve dis kavramlari birbiri icinde inanilmaz bir harmoni ortaya cikarmis. Avlu, hem dar ve uzun formuyla size samimi icsel dünyasini sunarak, sizin de aslinda onun bir parcasi oldugunuzu hissettiriyor, hem de duvarlari üzerinden hakim manzarasiyla dünyanin en genis terasinda oldugunuz farkettiriyor. Ben bu hislerle bogusurken, caminin ana kapisindan cikan bir kisi bana artik ic mekana gecme vaktini hatirlatti. Avludan iceriye gecmeden önce ikindi serinliginde okunan ezani dinlemek icin bir süre daha tas duvar üzerinde oturdum. Sunu da belirtmeli ki, tarihte yasanmis olan depremler,yanginlar ve kötü yapilmis restorasyonlar sonrasinda caminin kubbe ve minaresinin Sinan'in el ve göz emeginin orjinalliginden oldukca uzaklasmis oldugunu görüyoruz.

Nihayet caminin icine atabildim kendimi. Ici apayri bir dünya. Icindeyken disariyi unutturuyor size. Sinan'in burada tasavvur ettigi ic mekan onun diger camilerinden ayri, sadelikten uzak oldukca renkli ve süslü bir tablo gibidir. Bence burada Rüstem Pasa'nin kisiliginin ve mekansal begenisinin etkisini de göz ardi etmemek gerek. Caminin bütün ic duvarlari boydan boya tamamen orjinal Iznik Cinisi ile dösenmistir. Bu cami dis cephede sahip oldugu sade ve süslemeden uzak üslubuna tamamen zitlik olusturarak, ic mekanda kubbe gecislerine kadar her yer cinilerle süslenmistir. Cinilerdeki desen zenginliginden de bahsetmek gerekir. Cünkü sadece lale motifi 41 farkli sekilde modifiye edilerek kullanilmistir.
Rüstem Pasa Camisi Klasik Osmanli Dönemi'nin en süslü sadelikten uzak camisidir. Caminin bu özelligi turizm acisindan da dünyada görülmeye deger yapilar listesinde yer almaktadir.

Bu büyüleyici atmosferden ayrilirken kendimi tekrar, kücük kubbelerle örtülü, revaklarla cevrili ic-dis avlu-terasta buldum. Heybetli Süleymaniye'nin gölgesi altindaki bu kücük cami ve avlusu bana, ibadetin yani sira caminin, yasayan eski bir yapi olarak, günümüz yapilarinin ve ruhsuz kamusal mekanlarin basaramadigi, güclü bir mekan-etkilesim-insan kurgusunu en mükemmel sekilde sergilemektedi.

Sahile inmeden önce yokusu biraz daha tirmanarak Süleymaniye'nin yanibasindaki Sinan Türbesini ziyaret etmeden evimin yolunu tutmak olmazdi...




No comments: